Sayın “Gönül Yolcusu”

11.10.2014 Tarihli mailinizi aldım.

Kıymetli yavrum, 1: Hz. Zeyd, Peygamberimizin sulbünden gelen bir evlâdı değildi. Hizmetkârıydı. Karısı Zeynep’le anlaşamadılar, boşandılar. Zeynep yalnız kaldı. Onu himaye edecek bir aile büyüğü yoktu. O zamanlar, şimdiki gibi Emekli Sandığı, Bağ Kur, SSK yoktu. Zeynep hayatını nasıl idame edecekti. Peygamberimiz (s.a.s) onu himayesine aldı. Dedikoducuların iftirasına maruz kalmamak için, nikâhına aldı. O günkü toplumda artık kimse ona yan gözle bakamazdı. Tamamen sosyal yardıma ve himayeye dayanan bir beraberliği bu şekilde yanlış tefsir etmek, hamakatten başka nedir.

2: Kur-an’ı Kerim’de, kan bağı olmayan kişiler arasında, evlilik yapılabileceğine de dikkat çekilmiştir.

3: Bu ayetin aslının ne olduğunu bilmeden, bir tercümeye bakıp, hüküm vermek, insafla ne dereceye kadar bağdaşır.

4: Bu insan, kafası şeytani düşüncelerle dolu, negatif bir kimsedir. Ben olsam, onunla arkadaşlık etmem. Ondan uzaklaşırım. Aksi taktirde hayat boyu,  bu şüpheleriyle seni zehirleyecektir.

5: irademizi güçlendirmek için, meselâ karnın acıktı, yemek yiyeceksin, hayır, diyeceksin. Bu öğün yemek yemeyeceğim. Meselâ bir kitap okuyorsun, şu kadar sayfa okuyacağım diye karar verdin, okurken uykun geldi. Hayır diyeceksin. Karar verdiğim kadar okumadan yatmayacağım. Meselâ, bugün “ya hayır söyleyeceğim, ya da susacağım.” Diyeceksin.

Meselâ, bir kötü itiyadın var. Ölüm pahasına da olsa, onu terk edeceğim. Meselâ, hangi olayla karşılaşırsam karşılaşayım, asla şikâyet etmeyeceğim, diyerek bunları hayatına geçirmeye çalışacaksın. Böylece gün günden iraden güçlenecektir.

Selâm, sevgi ve saygı ile…

Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :