Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Doğru yaklaşım birçok sorunu baştan halleder.
Gönderen : Sabri Babadan Mesaj
Tarih : 12/12/2022 11:37:30 AM


.
TÜRKİYEMİN YOLLARINDA
Mektup-Cevap
Efendim,
Tatil donusu yasadigimiz guzelliklerin buyusunu hala uzerimizden atamadik. Sanirim col sicaklarina ve kum rengine alismamiz bu kez kolay olmayacak . Kizlar da Memleketim sarkisi soyluyor hala. Anilarin sicakligi kaybolmadan birseyler yazabilmek istedim. Guzellikleri ne kadar yansitabilirim bilmiyorum ama denemeye calisacagim. Sevgi ve hurmet ile ellerinizden opuyoruz. Butun Gonul Dostlarina Sevgi ve selamlar.

Turkiyemin Yollarinda

Gectigimiz ilk baharda , tatilimiz yavas yavas yaklasirken, internet uzerinden gazete sayfalarina goz gezdiriyordum. Baktikca icim karariyordu diyebilirim. Hep olumsuz olaylar haber yapiliyordu. Darp, gasp, siddet…. Bu kadar olumsuzluk insanin icini daraltiyordu. Tatilde ne yapmaliyiz diye dusunduk. Ya her zaman yaptigimiz gibi ailelerimizin yanina gidip butun tatili onlarla gecirecektik, ya da …. Evet bu yil degisik birseyler olmaliydi. Kizlar artik buyuyordu. Onlarda ulkesini tanimali gormeliydi. Bizde son onbes yirmi yildir gormedigimiz yerlerin ozlemini duyuyorduk. Guzelim ulkemiz sadece buyuk sehirlerden ve turistik tatil beldelerinden 5 yildizli otellerden ibaret degildi ki. Biz gercek Anadoluyu kesfe cikmaliydik. Gecen yil, kisacik bir Kuzey Ege turu yapmis cok memnun kalmistik. Bu yil da Guney Ege ve Akdeniz turu yapmaya karar verdik.

Hic bir plan ve programa dayanmayan, elimize bir harita alarak ciktigimiz bu yolculukta gecirdigimiz 12 gun tam bir masal alemi gibiydi. Her adimda , her yaptigimiz km de etrafimiza bekinirken icimiz kuslar gibi kanat cirpiyor ve Rabbimize bize boyle cennet gibi bir ulke verdigi icin sukrediyorduk.

Fethiye’den sonra Kalkan’a dogru yol alirken haritada daglara dogru bir yerde Saklikent kanyonu yazisini gormustuk. Butun dogal guzellikleri kesfetmeye niyetli oldugumuzdan Fethiye’den 6 km kadar sonda daga dogru uzanan dar yola sapmis, muhtesem guzelliklerin, yemyesil agaclarin arasinda ilerliyorduk. Hava oldukca sicakti . Sirin beyaz minicik evleri ile kucucuk bir koyden, Gebeler Koyu’nden gecerken birden yolun kenarinda pasli sari bir tabela gorduk. Yazisi yer yer bozuldugundan hizla gecerken ancak ‘kaplica’ kelimesini farkedebilmistik. ‘Bak goruyormusun bu vatan hakikatten cennet nerelerde hic bilinmeyen kaplicalar var’ dedik. Tam koy cikisinda agaclarin dallarindan zar zor ikinci tabelayi farkedince durduk. Bu kez ‘Buyuk Iskenderin Magrasi ve Kaplica’ yazilari bizi durdurmayi basarmisti. Sari tabelayi takip ederek koy sokaklarina daldik. Yol , bir bahcenin tel orgulerinin yaninda sona eriyordu. Onumuzdeki yuksek kayaliklarin on tarafinda kocaman bir magra agzi vardi. Yandaki bahcenin sahibinden bu magranin hikayesini dinleyip , icerisinin isiklandirildigini ogrenince gezmeye karar verdik. Ancak bizi baska bir surpriz bekliyordu. Magranin hemen dibinde yer alan dogal kaplica. Hem de oylesine dogal ki!!!. Dogru durust hicbir tesis yok.Bir iki minik baraka ev, kucucuk bir soyunma odasindan girilen bir baska magra… Kayalarin altindan ilerleyerek gecilen 30 40 metre uzunlugunda dar bir dehliz ve demirden yapilmis doner merdivenle inilen 5 6 metre derinliginde bir kuyu. Dibi. sifali sularla dolu dogal bir havuz. Hem de onaylandigi uzere pekcok deri hastaligina , ic hastaliklarina iyi gelen bir su… Kendimizi tarih oncesinde gibi hissediyoruz… Kaplica dehlizinden sonra Iskenderin magrasini gezerken, bu dogal guzelliklerin icinde yaradilisin mucizelerini idrak etmeye, Rabbimin bahsettigi nimetlerin cesitliligini tefekkur etmeye calisiyoruz. Magranin icinde epey ilerledikten sonra diger tarafindaki cikisindan gunisigi ile bulusuyoruz ve de kendimizi Fevzi Dayi’nin bahcesinin icinde buluyoruz.. Fevzi Dayi bir taraftan semaveri yakmakla mesguldu. Bizi bahcesindeki kerevete serdigi halinin uzerinde agirladi. Sirtimizi ot yastiklara dayamis asmanin ve agaclarin koyu golgesinde zamani tamamen unutmustuk. Fevzi dayinin hemen yapiverdigi sac kavurma, domates, sogan, buz gibi ayran, hanimin bahcesinden topladigi sebzelerden pisirdigi zeytinyagli turlu, uzerine de semaverde demli cay … Yerimizden kipirdamak bile istemiyorduk. Fevzi Dayi’nin yegeni Seher sofranin hazirlanmasina yardim ediyordu. Sorduk, o da Betul kizimiz gibi 5’e gecmis on yasinda… Gul yuzlu, gulen gozlu ,piril piril bir kizcagiz. Fevzi dayi’nin torunu Suheda kiz bir parmagi agzinda kosede oturuyor. Az sonra babannesi de cikip geliyor evden. Bir sohbet basliyor. Suheda iki bucuk yasinda, konusmayi yeni yeni ogreniyor, ama ikram ettigimiz biskuvileri yerken, ilk yudumu agzina ‘bismillah’ ile atmasini biliyor. Yemegini bitirince de dili dondugunce ‘elhamdulillah’ demeye calisiyor. Seher’e soruyoruz : ‘Okulu seviyormusun? Dersler nasil ? ‘ diye.. Cok sevdigini soyluyor. 5’i bitirdikten sonra yakindaki koydeki okula devam edecekmis . Bu sirda Fevzi dayi’nin hanimi lafa karisiyor. Okullarindaki ogretmenleri methetmeye basliyor. ‘Hele birisi var ki!’ diyor. ‘Melek gibi , gencecik bir hanim. Kendisinin de iki cocugu var, ama bizim cocuklar ile en az kendi cocuklari gibi seviyor ilgileniyor..’ Anlattiklarina gore ogretmen hanim gecen yil ayagi kirilan bir ogrenciyi her gun kendisi okula tasimis, sirasina otutturmus dersinden kalmasin diye… Bir de ozurlu ogrencisi varmis , onu da her gun kendisi okula getirirmis. Oglenleri evlerine gidemedikleri icin yemeklerini yedirir doyururmus. Sonra dersle ilgili gozlem gezisi icin kendisi munubus kiralar , cocuklari evlerinden alir geziye gotururmus. Hatta gecen yil baska bir koya tasinan eski bir ogrencisini bile ugrayip almislar geziye giderken. Gittikleri yerlerde cocuklari doyurur , gerekli butun harcamalari kendisi yaparmis. Koyun hanimlari bir araya toplaninca ogretmen hanimi da seslerlermis. Ama o gelse bir ugrasa bile: ‘Benim cok isim var cok calismam lazim’ der , bir gonullerini yapar hemen ayrilirmis ordan. Birinci sinifi okuturken her bir cocuk okumayi sokene kadar rahat etmemis. Ogrenemeyenleri dersten sonra ayrica calistirirmis. Fevzi Dayi’nin hanimin anlattiklarini dinlerken , anlatis tarzina ,duzgun Turkcesine, isil sisl gozlerine bakarak icim sevincle doluyor. Hele bir de; koy muhtarina giderek koyde hanimlar icin halk egitim merkezi acilmasini istediklerini anlatisi var ki!... ‘Eger muhtar bu isle Eylul ayina kadar ilgilenmezse kasabada ki milli egitime birlikte gidecegiz. Koydeki kizlar, kadinlar oyle yetenekli ki bos oturmamalari lazim , verimli ve faydali olmalari lazim.’ Diyor. Fezi Dayi’nin bahcesinde iki saatten fazla oturuyoruz. Canimiz hic ayrilmak istemiyor. Namaz kilmak icin kibleyi soruyoruz, kosup evden seccade getiriyorlar. Hanimi beni eve davet ediyor namaz icin. Biz artik ayrilma zamani geldigini yola devam etmek istedigimizi soyluyoruz.’ Kalin bu gece yerimiz var.’ diyorlar… Ancak yolcu yolunda gerek.. Istemeden de olsa vedalasiyoruz gul yuzlu Seher ile , Suheda ile, Fevzi Dayi ve hanimi ile… Eger yaz olmasaydi anlattiklari ogretmen hanimi da gormek tanisabilmek, kendisine cok ama cok tesekkur edebilmek isterdim. Seher ve Suheda ile daha cok sohbet edebilmek isterdim. Iki bucuk yasindaki Suheda’ya yedigi nimetlerin adindan once, o nimetleri verenin adini , yuce yaradanimizi ve ona sukretmeyi ogretenlere daha cok tesekkur edebilmek onlarla orada daha cok kalabilmek isterdim. Ama dedigim gibi yolcu yolunda gerekti. Bu yolculukta her an , her yerde yeni birseyler ogreniyoruz…. Yine Rabbnimize sukrederek , yine gonlumuz huzur ve sevincle dolu…. Yola devam , yeni yerlere dogru……..
Saygı ve sevgilerimle.

Özden

Sayın Sabri Tandoğan Hz'nin cevaben yazdıkları :
*************************************************************

Sayın Özden Hanım,

15.8.2006 tarihli mailinizi aldım. Şu anda tatlı bir sarhoşluk içindeyim. Sizin kaleminizde Türkçenin güzelliği ışıktaki bir kristal gibi pırıl pırıl parlıyor. İnsan arka arkaya o kadar güzellikler içinde kalıyor ki herhalde onların tam manasıyla özümlenmesi hayli zaman alacak. Mailiniz gelmezden önce ne hikmetse ben de sizleri düşünüyordum. Eşinize karşı duyduğum sevgi, saygı ve hayranlık hislerini unutamayacağım. Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın çok sevdiğim bir mısraı vardır:

“Ve bir an yaşıyorum, bütün bir ömre bedel”

İşte ben de o muhteşem sarhoşluk içindeyim. Tertemiz, pırıl pırıl, gül gibi bir aile, Allah’ım diyorum onları çok mesud et, bahtiyar et, onları koru. Allah çocuklarınızın mürüvvetini göstersin. İnşallah onlar da ileride hayata atıldıkları zaman annelerinin, babalarının yolundan gitsinler, bütün insanlık alemine mızrak mızrak iyinin, doğrunun, güzelin altın ışıklarını serpsinler. Hayat sizin gibi insanlarla, sizin gibi ailelerle bir anlam, bir güzellik, bir ihtişam kazanıyor.

İnşallah önümüzdeki günlerde yeni maillerinize de kavuşur, hasret gideririz. Hepinize sevgiler, saygılar, selamlar...

Sabri Tandoğan
Aziz Ruhları Şad Olsun.

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]