Konu : "Bir çeşmeden akan su acı, tatlı olmaya".
Gönderen :
İlker
Tarih :
10/7/2020 3:03:53 PM
.
"BİR ÇEŞMEDEN AKAN SU, ACI TATLI OLMAYA" YUNUS EMRE
Mektup-Cevap
Çok Muhterem Efendim,
Balkonun kapısı açık, çiçeklerimize bakıyorum arada dönüp dönüp, sonunda sardunyada karar kıldık, konuşuyoruz onlarla, geçen gün sandalyeyi çekerken masaya çarptım, istemdışı özür diledim masadan, çocukken çok yapardım bu işi, eşya ile konuşurdum, yaş ilerleyince buna engel olmam gerektiğini düşündüm, malum cansızdı ya onlar, sonra onlarla konuşmamanın asıl cansızlık olduğunu hissettirdiniz bana, çocukluğuma döndürdünüz beni. Bahçemizdeki salkım söğütün dalları balkona uzanıyor, rüzgar estikçe çıkan o sesi, ve kuşların ötüşünü dinliyorum, kuşlar bir dakika kadar önce sustular, akşam ezanı okunmaya başladı, bunun bir parçası olmak ne güzel, ve kuşlar ötmeye devam ediyorlar, bir kırlangıç sürüsü evin üstünde o güzel sesleriyle uçuyor, içimi bir huzur kapladı, secde için ne güzel bir an. Şehrin gürültüsü, bütün günün koşturması, insanların bitmek bilmeyen dertleri, ve bugün onları çokça ama sabırla dinledim; hepsi bu anı değerli kılmak içinmiş gibi geliyor şimdi bana. Size yazmak bana çok huzur veriyor efendim, ellerinizden öpüyorum.
Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :
-------------------------------------------------------------------------------
Sayın İlker Üstoğlu,
Kıymetli yavrum, bir şiir gibi olan mailin bana ilkokul kıraat kitabında okuduğumuz Kemalettin Kamu’nun bir şiirini hatırlattı. İstersen bazı mısralarını beraber okuyalım:
“Bingöl Çobanları
Daha deniz görmemiş bir çoban çocuğuyum
Bu dağların en eski aşinasıdır soyum
Okuma yok, yazma yok, bilmeyiz eski, yeni
Kuzular bize söyler yılların geçtiğini...
...
Şehrin gürültüsünden usanmış ruhumuzun
Nadir duyabildiği taze bir heyecanla...
Karıştım o gün, bugün bu zavallı çobanla
Gönlümü yayla yaptım Bingöl Çobanlarına...”
Evet yavrum, bir anın güzelliğini ne güzel anlatmışsın. Aklıma Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın o inanılmaz güzellikteki mısraını getirdi.
“Ve bir an yaşıyorum, bütün bir ömre bedel”
Bizim huzur dediğimiz, mutluluk dediğimiz o anların toplamından başka nedir? Doğaya bakarken, bir şiir okurken, bir senfoni dinlerken, güzel bir insanı seyrederken, özenle yapılmış nefis bir yemeği yerken, kendimizi aşkla verdiğimiz bir namazda secde ederken o anı yaşamak ne güzeldir. Bunu o kadar güzel belirtmişsin ki seni yürekten kutluyorum. Önemli olan her an dikkatli, her an uyanık olarak o anların sayısını çoğaltabilmek. Bunu yapabilenlere ne mutlu.
Değerli yavrum, senin mailinin çıktısını alacağım ve onu bir şiir gibi okuyacağım. Bana bu mutluluğu verdiğin için sana çok teşekkür ediyorum.
Gecemizi gündüzümüze katalım, bu mutlulukların arkasındaki sevgi olayını çoğaltalım. İçimizi dışımızı sevgiyle öyle dolduralım ki birisi bizi yolda gördüğü zaman “Ne o sevgi, nereye gidiyorsun” desin. Dünyamız hep sevgiyle dolsun. Hayallerimiz, rüyalarımız, beklentilerimiz, umutlarımız hep sevgi olsun. O zaman bütün kainat dile gelecek, bize seslenecek. O zaman eşyaya eşya olarak bakmayacağız, ona sevgiliden bir tecelli diye muammele edeceğiz. Ben bazan bulaşıkları yıkarken duruladıktan sonra onları öper, okşar, sevgimi söylerim. Elbiselerimi giyerken onları okşar, yanaklarıma sürer, sevgimi dile getiririm. Tek önemli gerçek var, bütün kainatı insanıyla, hayvanıyla, bitkisiyle, eşya ve cemadatıyla Muhammedi bir aşkla kucaklamak. Bunu yapabilenler, konuşurken ‘ama, buna rağmen, şu da olmasaydı’ demeyenler, hayatı bir realite olarak olduğu gibi kabul edenler Yunus Emre gibi
“Bir çeşmeden akan su, acı, tatlı olmaya”
diyenler ne güzel insanlardır.
Sevgili yavrum, yeni maillerini bekliyor, selam, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Sabri Tandoğan
Aziz Ruhlarına Fatihalarla.
|