İnşallah çok iyisinizdir. Biz de annennemlerin yanına tatile geldik. Burada arkadaşlarım da var, çok güzel zaman geçiyor. Size geçen gün burada karşılaştığım bir olayı yazmak istiyorum Sabri Amca. Biz hep birlikte bir yere yemek yemeğe gitmiştik oturduk yemeklerimizi söyledik. Ama etrafta o kadar çok insan vardı ki hepsi de yüksek sesle konuşarak yemeklerini yiyorlardı. Biz çok rahatsız olduk. Başka masaya geçelim dedik. Ama orda da başkaları vardı. Ben sizin bir kitabınızda Japonyada bir lokantada hiç kimsenin ses çıkarmadan yemeklerini yediklerini böyle yapmayanları ayıpladıklarını okumuştum. Aklıma o geldi ve bu olayı size yazmak istedim.


Ellerinizden öperim Sabri Amca. Size de iyi tatiller dilerim.


Can.
--------------------------------------------------------------------------------


Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :


Sevgili yavrum, ne yazık ki günümüzde ses kirliliği günden güne artmakta. İnsanlar yüksek sesle konuşmayı bir marifet sanıyorlar. Hatta bazıları nefsaniyetleri, egoları oranında seslerini yükseltiyorlar. Ankara’da öğlenleri gittiğim bir lokanta var: “Göksu Restoran”. Orada bazan o kadar ses büyüyor ki rahatsız oluyorum. Dayak yemekten farksız bir hale geliyorum. Bu çok acı, çok üzücü bir olay. Başka koca Ankara’da doğru dürüst ikinci bir lokanta yok. Ankara gittikçe “köy”leşiyor. Oysa dinimizde bu kesinlikle çirkin bir olay. Kur’an-ı Kerim’de “Allah yavaş sesle konuşanları sever” buyruluyor. “Seslerinizi Peygamberin sesinden fazla yükseltmeyiniz”, “Seslerin en çirkini eşek anırmasıdır” buyruluyor. Acaba bazı insanlar eşeklerle yarışa mı çıkıyorlar. Şikayetinde tamamen haklısın yavrum. Ama bu bir edep, terbiye, saygı, incelik, zarafet meselesi. Bugün Türkiyemizde bunları öğrecek hiçbir müessese yok ki. Taşlar bağlanmış, köpekler salıverilmiş. Bir baskı var ruhlar üzerinde, gönüller üzerinde. Vay gerici, vay mürteci, vay yobaz. Yıllardır bu adi, bu aşağılık sözlerle insanları sindirmişler, korkutmuşlar. Ortaya bugünkü sözümona çağdaş, sözümona ilerici, sözümona acaib tipleri çıkmış. Yaradana yan bakan, küstah, şer dolu bakışlarla insanları küçük gören birtakım yaratıklar. Eh, bunlardan başka ne beklenir? Gayet tabi konuştukları zaman eşeklerle yarış edecekler. Bu durumda efendi insanlara köşelerine çekilmekten başka yapacak birşey kalmıyor. Ağa onlar, efendi onlar, hakim güç onlar. İşte böyle yavrum. Lokman Hekim’e sormuşlar, “Efendim, edebi kimden öğrendiniz?” “Edepsizlerden” demiş. “Onlara baktım, ne yaptılarsa ben aksini yaptım.” Kıymetli yavrum, biz de öyle yapacağyz. Onlar yüksek sesle, kaba, hoyratça, saygısıza konuşuyorlarsa biz yumuşak sesle, tatlı, yavaş, edepli konuşacağız. Kur’an-ı Kerim’de Cenab-ı Hak Hz. Musa’yı firavunu Hak'ka davetle görevlendirir. Sonunda der ki “Ya Musa, firavunla konuşurken yumuşak ve tatlı söyle.” İşte böyle yavrum. Biz de firavunun günümüzdeki temsilcileriyle konuşurken yumuşak ve tatlı olalım.


Sevgili yavrum, gözlerinden öpüyor, bizleri çok mutlu eden yeni maillerini bekliyorum.


Sabri Tandoğan Efendi Hz.
Rahmet ve Şefaat Onun ve Yakınlarının Üstlerine Olsun