Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : “Ne yana bakarsan bak, Allah’ın vechi oradadır” .
Gönderen : "Gurbetçi"
Tarih : 1/19/2017 1:53:20 AM


.





Selamun aleyküm hocam





Gelen bir maile verdiğiniz cevapta " Allah yarattığı için onda da Hakkın bir tecellisi olduğu için biz tek istisna olmadan yeryüzündeki bütün insanları, hayvanları, bitkileri, eşya ve cemadatı Muhammedi bir aşkla seveceğiz, bağrımıza basacağız..." diyorsunuz.





Bunu biraz daha açıklar mısınız.Dünya pek çok şeytani insan var.İslam, peygamber, Hakk düşmanları var. Dinimize, Peygamberimize hergün küfreden hayvandan aşağı insanlar var.Bunlar için ne düşünmemiz gerektiğini biliyorum, fakat duygularımız ne olmalı?





Hürmetlerimle





Gurbetçi





--------------------------------------------------------------------------------





Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :





Sayın Gurbetçi,





Sevgili Gurbetçi, bir aile düşünelim, kalabalık bir aile. Birçok kardeşi olan bir ağabey düşünelim. Bir kardeş diyelim ki içki içiyor, bir kardeş kumar oynuyor, bir kardeş malum yerlere gidiyor, bir kardeş dedikodu yapıyor. Şimdi bu ağabey bu fiilleri yapıyor diye kardeşlerini inkar mı edecek? Onları düşman mı ilan edecek, onlara karşı savaş mı açacak? Bu durumda soruyorum sevgili Gurbetçiye, bu ağabeye düşen görev nedir? Küsmek, darılmak, sırtını dönmek, ilgiyi kesmek kolay. İşin ucuz tarafı. Ama gerçek bir ağabeye düşen en azından kardeşlerinin ıslahı için, Hak yolu bulmaları için, Allah yoluna gitmeleri için dua etmesi değil midir? Yunus Emre bir şiirinde










“Yetmiş iki millete bir göz ile bakmayan





Şer’an evliya olsa, hakikatte asidir.”










demiyor mu? Mevlana, “Allah’ın kulluğuna layık gördüğü bir kimseyi sen, kim oluyorsun da kardeşliğe layık görmüyorsun?” diyor.










Kur’an-Kerim’de










“Ne yana bakarsan bak, Allah’ın vechi (vecih, yüz, yansıma) oradadır.”










Buyrulmuyor mu? Yunus Emre










“Cümle yerde Hak nazır, göz gerektir göresi.”










diyor. Hz. Ebubekir, “Allah’ım” diyor, “ben öldüğüm zaman beni cehenneme gönder, cehennemde vücudum öyle büyüsün, öyle büyüsün ki benden başka hiçkimse oraya giremesin. Kimse acı ve ıstırap çekmesin.”










Resulullah Efendimiz İslamın güzelliklerini anlatmak için Taif’e gidiyor. Kainatta misli görülmeyen bir güzellikle İslamı anlatmaya başlıyor. Taiflilerden o kadar kötü muammele görüyor ki taş atıyorlar, hakaret ediyorlar, küfrediyorlar, hatta atılan taşlardan mübarek ayakları kanıyor. Bir sahabi olaydan o kadar müteesir oluyor ki “Ya Resulullah, “diyor, “öyle bir dua edin ki bütün Taif yerin dibine batsın.” Yüceler yücesi Peygamberimiz mübarek ellerini kaldırıyor, “Allah’ım,” diyor, “bunlar aslında iyi insanlar, ama şu anda ne yaptıklarını bilmiyorlar. Sen onların kalbine hidayet ver Yarabbi. İnşallah en yakın zamanda İslamla şeref kazansınlar.” Gerçekten bir süre sonra Taif’liler akın akın Mekke’ye gelerek özür diliyorlar, Müslüman oluyorlar.










Bizim de en büyük gayemiz yeryüzündeki bütün kardeşlerimizin İslamı tanıyarak mutlu olmaları, dertlerinden, problemlerinden, sıkıntılarından kurtulmaları değil midir?





Birtakım kötü sözlerle, kötü fiillerle karşılaşıyoruz. Burada dikkat edeceğimiz nokta şu olacak: “Kötü olan insan değil, o sözler, o fiillerdir. Gayet tabi o sözlerden, o fiillerden etkileceğiz, müteesir olacağız ama o kimselerle savaşırken dahi yine Allah rızası için mücadele edeceğiz. Hikayeyi bilirsin İslam ordusu ile kafirler arasında harb olacak. Bir teklif geliyor askerler çarpışmasın, her iki tarafdan birer cengaver çıksın, kim yenilirse o taraf savaşı kaybetmiş olsun. Teklif böyle. Çünkü kafirlerin öyle bir cengaveri var ki ismi Anter, karşısına kim çıkarsa onu perişan etmiş. Resulullah Efendimiz, Hz. Ali’ye dönüyor, “Ya Ali” buyuruyor, “bu adamla sen savaşacaksın.” İkisi de ortaya çıkıyorlar. Mücadele başlıyor. Hz. Ali, manevi gücüyle bir hamlede adamı deviriyor. Üstüne çıkıyor, kılıcını kaldırıyor. O sırada Anter, yattığı yerden, Hz. Ali’ye tükürüyor. Onun üzerine Hz. Ali Efendimiz adamın üzerinden kalkıyor. Adam yattığı yerden bağırıyor, “Ya Ali” diyor, “beni neden öldürmüyorsun?” Hz. Ali cevap veriyor, “Ben seni demin Allah rızası için öldürecektim ama yüzüme tükürdün. Asabileştim. Hiddetlendim. Sana kızdım. Şimdi seni öldürürsem nefsim için öldüreceğim ve katil olacağım. Ayağa kalk, savaş yeniden başlasın.” Adam, hayretler içindedir. Birden bire tüm benliğini bir heyecan kaplıyor, “Ya Ali” diyor, “sana bu sözü söyleten İslam dinine ben de katılmak istiyorum.” Kelime-i Şehadet getiriyor, müslüman oluyor.





Efendim, ince nokta burada. Gayet tabi birtakım kötü sözler, kötü fiilller elbette bizi müteesir edecek, elbette protesto edeceğiz, gerekirse savaşacağız. Ama Allah rızası için... Bilmem bu ince nüansı belirtebildim mi?





Yeryüzündeki yedi milyar insan Allah’ın kulu olduğu için, benim kardeşim. İçlerinde Hak yoldan ayrılanları düzeltmek için elbette elimden geleni yapacağım. Ama bu işi kinle, nefretle değil, iyiliği, güzelliği, Muhammedi aşkı üstün kılmak için yapacağım. Sevgili gurbetçi, şimdilik söyleyeceklerim bu kadar.





Yeni maillerini bekliyor, selam, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.










Sabri Tandoğan Efendi Hz.


Allah'ın Rahmeti, Peygamber Efendimiz S.A.V.'in Şefaati Gani Gani Onun ve Hakka Göçen Ailesinin Üstlerine Olsun.

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]