Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Namaz-ı daimun'da olmak ne güzeldir.
Gönderen : "Mukarreb"
Tarih : 10/19/2016 1:54:04 PM


.



Çok Değerli Hocam;





Yüce Allah'ın selamı, rahmeti ve bereketi sizin ve tüm gönül dostlarının üzerine olsun, efendim. Bir süredir klavyenin gerisinden izlemekteydim, gönül dostu kardeşlerimi. Ne güzel görüp, ne güzel tefekkür edip, ne güzel anlatıyorlar yaşadıklarını ve siz de onlara ne güzel nasihatler veriyorsunuz.Allah sizden ve tüm gönül dostu ailesinden razı olsun. Günlerce size yazmak istemiş fakat bir türlü yazmak nasip olmamıştı. Gül Uçar kardeşimin maili, beni klavye gerisinden klavyenin başına çağırdı sanki. Hatırlanmanın güzelliğini bana yaşatıp beni sevindiren Gül Kardeşim, Allah da seni sevindirsin, kendine seçtiği has kullarından eylesin inşallah.





Gül Kardeşim yazısında uzun süredir yapmayı isteyip de yapamadığı şeylerden ( sabah erkenden kalkıp, namazı kılmak, kitap, zikir vs.) ve bu durumun kendisini çok üzdüğünden, çok ağladığından, kendi kendine "Sen daha bildiklerini hayata geçiremiyorsun. Yeni neyi öğrenmeye gidiyorsun?" diye kızdığını belirtmiş. Neyse ki sonunda ümitsizliği terkedip, "Hadi Toparlan " demiş , çok şükür...





Yaptığı nafile ibadetlerin kibriyle böbürlenerek gezenler yanında Allah' a yeterince kulluk yapamadığının ezikliğiyle gözleri şişinceye kadar ağlayan kullar ne güzeldir.Tasavvufla ilgili okuduğum kitapların birinde, buna işaret eden bir olay vardı. Evliyadan bir zat ile oğlu teheccüd namazı için kalkmışlar ve namazlarını eda etmişler .Oğlu camdan dışarı bakıp dışarıda ışığı yanan bir başka ev görememiş ve babasına "Babacığım , baksana herkes uykuda, biz se sırf Allah rızası için kalkıp namaz kıldık, keşke onlarda bizim gibi uyanıpta namaz kılsalardı" demiş.Babası ise " Evlat, sende bu sözü söyleyeceğine, keşke onlar gibi uyusaydın" demiş. Kibirlenecek ne var ki..O ibadeti, taatı yapabilmeyi, sabrı , veren el olmayı ve tüm güzel halleri nasip eden hep O.Bize ihsan ettiği bu güzel haller için kibirlenmek yerine, ancak sonsuz şükredilir. Resulullah Efendimiz bir hadisinde "Kalbinde hardal tanesi kadar iman bulunan bir kimse cehenneme girmez. Kalbinde hardal tanesi kadar kibir bulunan kimse de cennete girmez." buyurmaktadır.





Ben de sencileyin ağlarım Gül kardeşim sabah namazlarına uyanamadığıma , teheccüdleri kaçırdığıma...Yakarırım Rabbime "Ey güzeller güzeli, canlar cananı hangi kusur ve kabahatimden ötürü aşıklarını istisnasız icabet ettirdiğin o seher vakti davetlerinden beni mahrum edersin?? Niye beni de görmek istemezsin onlar arasında? Ya Rabbi beni senden alı koyan her şeyden sana sığınırım.Ey gafur ve rahim olan Allahım, sen yarattıklarına zulüm etmezsin, ben senin ve Resulünün yolundan ayrı düşerek kendi nefsime zulmettim, Affeyle, beni bir an dahi olsa nefsim eline bırakma!!! "





Evet, Şeytan uğraşacak, nefis uğraşacak, diğer insanlar uğraşacak.. Bize düşen tüm samimiyetimiz, sabrımız ve teslimiyetimizle Rabbimize yalvarmak. Samimiyetle çalınan kapılar bir gün gelir ki ardına kadar açılır. Ben bu ümidimi hiç yitirmedim. Amel defterim silme günah, ibadetlerim eksik ve kusurlu. Sahip olduğum ilimle amil değilim.Bu halde ölüm geldiğinde Rabbimin karşısına nasıl çıkarım, aklıma geldikçe ödüm kopuyor. Hıçkırıklarla ağlıyorum. Korkum cehennem değil. Rabbimin cemalinden ve kendisine yakine erdirdiklerinden ebedi ayrılış cehennemden çok yakar beni.. Allah'ın o kadar güzel,o kadar halis kulları varken Ondan cennetini ve cemalini bu halimle arz etmeye haya ediyorum. Ama yine de ümidimi yitirmiyorum Bakınız adımı bile bu yüzden "MUKARREB" demişim yani "Allah'a yakine eren"İşte bu içimdeki ümidin seslenişi. Hiç bitmeyen bir korku ve hiç eksilmeyen bir ümitle Rabbime sığınıyorum.





Sabır, tevazu, edep ve teslimiyetle Çok değerli Hocamın dediği gibi kıldan ince kılıçtan keskin mana yolunda yürüyelim inşallah. Abdülkadiri Geylani Hazretleride bir nasihatinde;





"Sabırlı kulların bu dünyada çektiği cefa, Yüce Allah’ın (C.C) gözünden kaçmaz. Siz bir an olsun O’nun uğruna sabır yolunu tutun, yıllarca ecrini alırsınız. Ömrü boyunca “Kahraman” lakâbıyla gezen, onu bir anlık cesareti sonunda kazanmıştır." demektedir. Biz de O'nun uğruna bir an olsun sabır yolunu tutalım, herşeye rağmen ümidimizi yitirmeden yürüyelim. "Zafer, zafer benimdir diyenlerindir diyerek..





Çok Kıymetli Hocam, mana yolunda yürürken çölde susuzların suya ihtiyacı gibi sizin rehberliğinize, nasihatlerinize ve dualarınıza ihtiyacımız var. Allah sizden razı olsun ve sizi başımızdan eksik etmesin.





Selam ve dualarımla...





--------------------------------------------------------------------------------





Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :


Sayın “Mukarreb”,










Kıymetli yavrum, Rabia Sultan, namazlarını kıldıktan sonra iki rekat da tövbe namazy kılarmış. “Allah’ym” dermiş, “ben, Senin şanına layık bir namaz kılamam. Beni bağışla, beni affet.” Bir kimsenin yaptığı ibadetle iftihar etmesi, gurur duyması, kibre kapılması en büyük gaflet değil midir? Kıldığımız namazın, tuttuğumuz orucun kabul edildiği ne malum? Ben, Danıştay’da 39 yıl çalıştım. Açılan her davanın kazanıldığını hiç görmedim. Onun için daima edepli kalmak daha iyidir. Edep, ne güzel bir ibadettir. Resulullah Efendimiz “İçinizde öyle oruç tutanlar var ki bütün yaptığı iş sahurdan iftara kadar aç kalmaktır” buyuruyor.










Bir de sabah namazına kalkabilmenin edebine girmek lazımdır. Uyku da bir ihtiyaçtır. Ama ona da hakkını vermek gerekir. Rahmetli hocam, doktor Münir Bey derdi ki “En güzel uyku, akşam dokuza oniki arasında olanıdır.” Bizler ne yapıyoruz? Genellikle zamanımızy kötü kullanıyor, onikiden sonra yatıyoruz. Pek tabi bazı kimseler sabah ezanı okunurken o güzelliği duyamıyorlar.





Geçen sene bir yakınım beni Armada Uludağ’a davet etti. Yemekten sonra aşağıya Remzi Kitabevine indik. Bir kitap gördüm. Dikkatimi çekti. Kitabın ismi “Fransız Kadınları Neden Kilo Almazlar” idi. Aldım, okudum. Yazar, “Fransız kadınları kilo almazlar, çünkü her şeyi yerler. Kesinlikle rejim yapmazlar. Ama herşeyi o kadar az, dengeli ve ölçülü yerler ki rejim yapmaya hacet kalmaz”. diyordu. Biz de zamanında uykumuzu alırsak daha ezan başlar başlamaz bizi uyandırırlar. Kim uyandırır? İşin o kısmına girmeyelim. Uyandırırlar işte.










Müslüman demek sade günlerini, saatlerini değil dakikalarını, saniyelerini bile değerlendiren insan demektir. Hayatta herşey olur. Herşey yapılır, herşey mümkündür. Yeter ki zamanın kıymetini bilelim.










Değerli yavrum, önemli olan sadece belirli zamanlarda ibadet etmek değil, her an her işte ibadet şuuru içinde olmakdır. Yaptığımız her işi aşkla, şevkle, heyecanla, estetik bir duyarlık içinde yapmalıyız. Zevk almalıyız. O zaman ona “namaz-ı daimun” diyorlar. Yani her an namazda olmak. Yani Allah’ın huzurunda, Allah’la beraber olmak. Rahmetli eşim her işini bu duyarlık içinde yapardı. Sofra hazırlamak bile onun için bir ibadetti. O kadar güzel salata yapardı ki bir müddet bir tabloyu seyreder gibi seyrederdim. Hayatımda bir gün uyumsuz giyindiğini görmedim. Hayatında bir kere ağzından ne kaba bir söz, ne argo bir kelime çıkmadı. Nur içinde yatsın. Allah’ın rahmeti, Peygamberin şefaati üzerine olsun.










Değerli yavrum, yeni maillerini bekliyor, selam, sevgi ve saygıların en içten gelenini sunuyorum.










Sabri Tandoğan Efendi Hz.


Aziz Ruhlarına Fatihalarla.

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]