Konu : Her olanda bir hikmet vardır, bekleyelim, görelim.
Gönderen :
Sabri Babadan Selam
Tarih :
7/26/2016 9:17:13 AM
.
Otuz yıl oluyor. Kitapçıda gördüğüm kitabı derhal almış, eve gider gitmez okumaya başlamıştım. Mithat Bahari Beytur’un Mevlânâ ve Şiirleri hakkında bir eseri... Okudum, okudum, doyamadım. Aşkla, heyecanla okudum, tekrar tekrar... Bıkmadan, usanmadan okudum. Her okuyuşta kitaba ve yazarına olan sevgim, saygım daha çok artıyordu. Nihayet kendisiyle görüşmeye karar verdim. İstanbul’da oturuyordu. Bilinmeyen numaralardan, telefon numarasını ve ev adresini öğrendim; açtım. Tanıştık. Randevu aldım. Gittim ve görüşmeyi Allah nasip etti. Seksen yaşını geçmişti. İnsanın hayalini aşan bir zarafet ve incelik içinde idi. Dünya güzeli bir insandı. Edep kelimesi, sanki onun şahsında tecessüm etmiş, somutlaşmıştı. Hayatımın en güzel günlerinden biriydi o. Kültürün, edebin, incelik ve zarafetin erişilmez örneğiyle yapılan sohbetin doyumsuz güzelliğini yaşıyordum.
Sohbette bulunan bir zat, bir ara hayattan, insanlardan şikâyet edecek oldu. Tebessüm ederek, yavrum dedi, hayat ne zaman dört dörtlük oldu ki... Bütün mesele, bu hâyu huy, bu patırtı gürültü içinde kendi dünyanı kurabilmek, onu yaşayabilmek, hayatını bir sanat eseri haline getirebilmektir. Gerisi lâf ü güzaftır. Boş sözdür. Gevezelikle hiçbir yere varılamaz...
Yıllar yılı bu sözler ışık tuttu bana. Yapabildiğim kadar çevrenin bozan, yıpratan, solduran, çürüten etkilerinden uzak kalmaya gayret ettim. Hayatın anlamını bulmaya, gizli gerçeklerini keşfetmeye çalıştım. Ancak bir gül gibi hayatlarını tertemiz, renk dolu, ışık dolu yaşayanlar Hak’ka göçerken de sevinçlerini devam ettiriyorlardı. Onlar mahzun da olmuyorlardı.
Niyazi-i Mısrî ne güzel söylemişti.
Ârif isen semme vechullahı bul
Kande baksan ol güzel Allah’ı bul
Evet, bu dünya darılma pazarı değil, dayanma pazarıydı. Kâinat içten ve dıştan Allah’ın varlığıyla ve kudretiyle çevrelenmiştir. Ârif nereye baksa, onda Hak’kı görmelidir.
İşit Niyazi’nin sözün, bir nesne örtmez Hak yüzün
Hak’dan ayân bir nesne yok, gözsüzlere pünhân imiş.
Şikâyet... şikâyet... hep şikâyet, herkesten şikâyet Hak’tan uzaklığın en belirgin göstergesi... Mevlânâ, Fih-i Mâfih’de “İnsanların kötülüklerine katlanmakla senin huyun düzelir, onlarınki ise bozulur. Şimdi madem ki bunu öğrendin, artık kendini temizle ve onları, pisliklerini temizlediğin bir bez parçası olarak bil” diyor. Allah’ın Kitabında, “Kötülüğü en iyi tarzda def et” emri vardır.
Şikâyetle, inlemekle, dert yanmakla geçirilen her zaman bizim için telâfisi imkânsız bir kayıptır. “Gizli bir hazine idim. Muhabbet ettim ki bilineyim” Kutsî Hadisine göre, kâinatın yaratılış sebebi aşktır. Allah’ın bulunması için de aşk burak’ı şarttır. Gönül gözünün burak’ı üstünde sefer edenler, bulutsuz, sissiz o ayı görürler. Mevlânâ “Aşksız olma ki ölü olmayasın. Aşkta öl ki diri kalasın” der. Aşksız geçen ömrü, ömürden sayma. Aşk âb-ı hayattır. Onu canı gönülden kabullen. Sakın ha, kendi şehvetine aşk ismini verme. Şehvetten aşka çok uzun yol vardır. Aşk olgunluktur, kemâldir, güzelliktir. Aşk edeptir, inceliktir. Aşk Tanrı sıfatıdır.
Ben bilmez idim gizli ayân hep sen imişsin.
Tenlerde vü canlarda nihân hep sen imişsin
Senden bu cihan içre nişân ister idim ben
Âhir bunu bildim ki cihân hep sen imişsin
En büyük israf, ömrün boş sözlerle, dedikodu ile, malayâni ile beyhude yere sarfedilmesi değil midir? Önüne gelene sızlanmak, dert yanmak hangi derdi halleder ki... O dertlerin, sıkıntıların da bir veriliş nedeni vardır. Onu bulmaya çalış. Derdini kimseye söyleme; yan fakat tütme. İş, dediğini yapmaktır, söylemek değil.
Selam, saygı ve sevgi ile.
Sabri Tandoğan Efendi Hz. (Sabri Baba)
Aziz Ruhlarına Fatihalarla
Himmetleri Üzerimize Olsun
|