Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Bir yüce insan: Cemil Meriç
Gönderen : "Bir Talebe"
Tarih : 6/27/2016 5:30:25 PM


.


Muhterem hocam, Allah, size sağlıklı huzurlu uzun ömür ihsan eylesin. Bu hisli ve inci yaşlar dışında üzüntü yaşları akmasın gözlerinizden.



 


Bir kısa yazıda bir ömrü ve oluşumunuzu ve de halinizi ne kadar içten ve sanatsal anlatmışsınız. Allah bu lütfu keremini bizlere de nasip eylesin inşallah. Amin.



 


Aslında biraz önce Muhterem Cemil Meriç Beyefendi'nin "Bu ülke" kitabından bazı pasajlar yazmıştım. Yazınızla nasıl da tevafuk oldu diye düşünüyordum kitap üzerine. Ama hepsi yanlış bir tuşa basmam yüzünden gitti. Ancak, yine de en çok etkilendiğim bölümlerden yazayım okuyanlara da faydalı olur inşallah.



 


-Felaketimizin kaynağı kültür yokluğu. Hayatı anlamadan geçip gidiyoruz. Olgunlaşmak kalbin daha hassas, kanın daha sıcak, zekanın daha işlek, ruhun daha huzurlu olması demek. Harami mağaralarının kapılarını değil, hükümdar hazinelerinin kapılarını açan büyü, kitap.



 


-Kitap, istikbale yollanan mektup. Smokin giyen heyecan, mumyalanan tefekkür. Kitap beraber yaşar sizinle, beraber büyür.



 


-Zihin arı, kitap çiçek, dış dünya kovan.



 


-Bir kucak odun küçük bir ateşi söndürür, büyük bir ateşi daha da canlandırır.



 


-Kitap limandı benim için. Kitaplarda yaşadım. Ve kitaptaki insanları sokaktakilerden daha çok sevdim. Kitap benim has bahçemdi. Hayat yolculuğumun sınır taşları kitaplardı.



 


Cemil Meriç. "Bu ülke"



 


Ruhu şad olsun. Yazdığınız cevabla nasıl da tevafuk arzediyor. Kitap size de vesile olmuş. Muhterem hocam. Büyük insan, hayranı olduğum Mehmet Akif Ersoy da



 


"Allah'a dayan say'a sarıl,



 


Hikmet'e ram ol,



 


Yol varsa budur



 


Bilmiyorum başka yol"



 


diyor. Allah razı olsun kendisinden ne kadar yüce duygular değil mi hocam? Hürmet ve hayır dualarımla.






Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :


Sayın “Bir Talebe”,


Kıymetli yavrum, rahmetli Cemil Meriç’ten yaptığın alıntılar beni de çok duygulandırdı. Eski günler gözümün önüne geldi. Hemen her gün beraber olurduk, birbirimize sevgi ve saygı duyardık. Rahmetlinin çok genç yaşta aşırı okumaktan gözleri kapanmıştı. Fakat onda öyle bir Aşk, azim, irade vardı ki başta kızı Sayın Ümit Meriç Hanımefendi olmak üzere ziyaretine gelenler onu her şeyden haberdar eder, istediği kitapları okurlardı. İnanılmaz bir hafızası vardı. Hangi konunun hangi kitapta, hangi sayfada olduğunu bilirdi. Mütemadiyen işleyen bir beyin. Benim rahmetli Cemil Bey’de en çok takdir ettiğim husus bugün ne yazık ki Türk aydını geçinenlerin bir türlü üzerlerinden atamadıkları önyargıların hepsini buruşturup çöpe atmıştı. Onda hiçbir konuda önyargı bulamazdınız. Hür düşünceye çok büyük değer verirdi. Karl Maks’ı da, Sait Nursi’yi de aynı edep, huşu ve saygı içinde okurdu. Onun için tek gerçek vardı: O da hakikat aşkıydı. Yıllarca görüştük. Bir kere dahi onun önünden eli boş ayrılmadım. Allah rahmet eylesin. Nur içinde yatsın. Her gidişimde yeni bir şey öğrenirdim.


Cemil Meriç ile meşhur komünistlerden Kerim Sadi arasında çok nezih, çok temiz, güzel bir dostluk vardı. Belki Türk solunun yetiştirdiği en büyük insan olan Kerim Sadi’ye büyük bir sevgi ve saygı duyardı. Çok güzel sohbetleri olurdu. Kerim Sadi, ömür boyu solda kaldı. Ama hep medenice, efendice. Yazdı ve söyledi. Bazı solcularımız gibi kat’iyyen artistlik yapmadı. Hep efendi Kerim Sadi olarak kaldı. Ve ben ona hep saygı duydum.


Rahmetli Cemil Meriç, aynı zamanda Türk dilinin ustalarından biriydi. Nefis bir Türkçesi vardı. Fikirlerini kabul edin veya etmeyin, onu okurken Türkçe’nin erişilmez güzelliğini hissederdiniz. İçiniz renkle, ışıkla, güzellikle dolardı. Cemil Meriç’in evi bir akademi gibiydi. Her görüşten insanlar orada fikirlerini, düşüncelerini açıkça söyleyebilirlerdi. Orada kapital de okunurdu, Risale-i Nur da okunurdu. Ama hep bir edep, zarafet, incelik ve uygarlık çizgisi içinde. O havayı solumaya doyamazdım. Benim için Cemil Meriç’in evi bir dergah gibiydi. İyiye, güzele, doğruya sonuna kadar kapıları açık bir dergah.


Bu arada kızı Sayın Ümit Meriç’e çok şey borçluyuz. Acaba Ümit Hanım olmasa o kitaplar ortaya çıkabilir miydi? Gece demez, gündüz demez, olağanüstü bir aşk ve heyecanla babasına hizmet ederdi. O da memleketimizin yetiştirdiği nadir değerlerden biridir. Profesör olup da Ümit Meriç Hanımefendi gibi bütün önyargıları ayağının ucuyla iten Türkiye’de kaç kişi vardır?


Eksik olmayın, lütfedip yazdığınız mail beni eski günlere götürdü. Ne kadar sevindirdi, anlatamam. Allah razı olsun. Allah, bir gününüzü bin etsin. İki dünyanız cennet olsun.


Selam, sevgi ve saygı ile.


Sabri Tandoğan Efendi Hz.


Aziz Ruhları Şad Olsun


 

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]